Romantizmden Uzak : Paris









Paris, yıllardır romantizm sözcüğü ile o kadar çok aynı cümle içinde kullanıldıki, insanlarda sadece sevgiliyle veya balayında gidilir gibi bir algı yaratıldı. Paris'i sadece romantik olarak sınıflandırmak haksızlık olur. Kaldıki yazları sıcağında, kışları dondurucu soğuğunda, bahar aylarında ise kalabalığında romantizm yaşamak neredeyse imkansızdır. Paris'e her fırsatta, sadece eşinizle değil, ailenizle de, arkadaşlarınızla da gitmeli, her seferinde başka bir yönünü keşfetmelisiniz.

Dünyanın en ünlü şehri Paris, yılda 45 milyon turist ağırlıyor ve sadece turizmden yılda 20 milyar dolar kazanıyor. Paris çok yakın zamanda sadece Fransa'nın başkenti olmakla kalmayıp, Avrupa'nın da başkenti ilan edileceğe benziyor. Avrupa'da projelendirilen hızlı tren projelerinde son duraklar hep Paris'e varıyor. Jeopolitik özelliği ile Avrupa'daki tüm büyük kentler arasında orta noktada bulunan Paris, bu özelliğinden faydalanarak sadece moda, mutfak ve sanatın değil, ticaretin de başkenti olma yolunda ilerliyor.

Paris'in şehiriçi nüfusu yapılaşmaya izin vermeyen kuralları sebebiyle 2,2 milyonda kaldı, ancak şehir nüfusu banliyöleri ile birlikte 12,1 milyonu buldu. Şehir kalabalık nüfusu ve buna eklenen milyonlarca turist kalabalığına rağmen, yaşanır bir şehir hissini yaratmayı başarıyor. Paris'in yapısında bambaşka bir ruh var. Bunda 1853-1870 yıllarında görev yapan vali Haussmann'ın etkisi büyük. Haussmann, Napolyon'un izni ile binaları yıktırıp, yerine büyük bulvarlar, geniş kaldırımlı caddeler yaptırmış, binaları tek tip hale getirmiş. Bu düzenli görünüm de en kalabalık anlarda bile nefes alınır, yaşanır bir ortam yaratıyor. Şehirde 1970'lerden bu yana 37 metreden daha yüksek bina yapmak neredeyse imkansız hale getirilmiş. Haussmann'ın mirasına o kadar iyi bakılıyor ki, dünyanın her yerinde gökdelenler bir manzara muamelesi görürken, Paris'in gökdeleni Montparnasse Kulesi manzarayı bozan bir yapı gibi kalıyor. Hatta Parisliler Paris'in en güzel manzarasının Montparnasse'dan izlendiği, çünkü sadece buradan gökdelenin kendisinin manzaraya girmediğini söylerler. Gerçi Parisliler, sadece Montparnasse Kulesini değil, "Demir Bayan" dedikleri Eiffel Kulesi'ni ve Lourve Müzesi'nin bahçesine en geniş koleksiyon Mısır Tarihi'ne teşekkür olarak yapılan cam piramiti de sevmezler.

Paris'te turist hayatı biraz zordur. Şehir sizi el üstünde tutmaz. Parisliler şehirlerine kazandırdığınız milyar dolarlara bakmaz. Restoranlarda, mağazalarda asla "müşteri velinimetimizdir" hissini yaşatmazlar, ne de olsa sizden başka 45 milyon daha müşteri gelecektir. Kimi zaman İngilizce sorunuza Fransızca, olur ya Fransızca konuşursanız " kim oluyorsun da Fransızca konuşuyorsun" edasıyla size İngilizce cevap verirler. Nietzsche'nin dediği gibi "Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır" ama siz yine de seyahatinizde mümkün olduğunca Fransızlardan yardım istememeye, moralinizi bozmamaya çalışın. Fransız olmayan tüm milletlerin ortak şakası, Fransızları çok küstah yaratmasına karşılık, Tanrı'nın telafi olarak onlara Paris'i hediye ettiği ile ilgilidir.

Paris'te dolaşırken kullanabileceğiniz en iyi ve de ücretsiz olan haritayı ünlü mağaza Lafayette'den edinebilirsiniz. Bu haritayla tüm turistlik noktaları, sokak ve metro durak isimlerini görüp rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Önemli bir not, yanınızda her zaman bozuk para bulundurun. Metro, müze girişi gibi biletleri alabileceğiniz otomatik makineler sadece bozuk para ile çalışıyor. Ve bu biletleri o anda satın almak bazen hayatınızı kurtarıyor olabilir. Paris'te metro oldukça kullanışlı. Ancak tek başınıza değilseniz çekinmeden taksi kullanın. 2-3 kişinin metro bilet parası, muhtemelen taksiye ödeyeceğiniz ile aynıdır.

Fransızların mutfağı zaten dünyaca ünlü, her zaman lezettli bir şeyler bulabilirsiniz. Ancak mutlaka denemenizi önereceklerimiz elbette var. Hangi restoranda olursanız olur, mutlaka karamelize kıvamda, kızarmış ekmek ve fırında eritilmiş kaşarlı soğan çorbalarını deneyin. Eğer beğenirseniz öğlen/akşam her fırsatta bu çorbayı için. Döndüğünüzde tadı damağınızda kalacak ve Türkiye'de en iyisini yaparım diyen restoranda bile o tada yaklaşamayacaksınız. Akşam yemekleri için Champs-Elysées'de iki önerimiz: L'entrecote de Paris'de kırmızı et, Chez Léon'da midye keyfi. Her ikisi de şık restoranlardan ziyade, esnaf lokantası formunda. Ancak menüden yemek seçmeniz gerekmeyen, baştan ne yiyeceğinizi bilerek gideceğiniz, tatları klasikleşmiş restoranlar.

Seyahatinizi planlarken görmek istediğiniz yerleri internetten ve rehber kitaplardan belirlersiniz zaten. Sizlere bu yerleri detaylı anlatmaktansa, kitaplarda bulamayacağınız tecrübelerden bahsetmemiz seyahatinizi daha da güzelleştirebilir. Şehir turuna Seine Nehri turu ile başlarsanız gezeceğiniz yerlerin büyük bir kısmını nehir üzerinden görür, mesafeleri hissedebilirsiniz.

Kuzey Yakası (Arc de Triomphe, Lourve, Sacre Coure, Pompidou)

Kuzey yakası gezinize, Zafer Takı Arc de Triomphe'dan başlayın. Takın tepesine çıkıp, buradan Haussmann'ın mirası düzenli cadde ve binaları kuş bakışı görebilirsiniz. Zafer Takı'ndan dümdüz ilerlediğinizde sırasıyla Champs-Elysées, Concorde Meydanı, Tuileries Bahçeleri ve sonunda Lourve Müzesi'ne ulaşırsınız. Lourve tüm dünyada içindeki eserlerle ünlüdür ancak binasının dış güzelliği de görülmeye değerdir. Bunca yürüyüşün üzerine Lourve'a girmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Lourve'a yorgun olmadığınız bir gün gidin. Eğer tamamını gezecek kadar sanata ilginiz varsa ve yorgunluktan en eşsiz eserlere bile değersiz muamelesi yapmak istemiyorsanız, Lourve keşfinizi birkaç güne bölerek yapın. Sadece ünlü resimleri görmekten geri kalmamak için Lourve'a kısa bir tur yapmak istiyorsanız çekinmeyin, 1 saatte de bitirip çıkabilirsiniz. İçeri girdiğinizde Mona Lisa oklarını takip edin, bu oklar sizi Denon yakasının 1.katına çıkarır, bu bölümde 59'dan 65'e 7 odayı gezerseniz koleksiyonun en iyilerini görmüş olursunuz. Lourve'a ulaşan caddelerin en genişi Opera Caddesi üzerinde dümdüz yürürseniz Opera Binası'na ulaşırsınız. Burada sağlı sollu çok şık butiklere, Printemps, Pompidou Lafayette gibi alışveriş yapabileceğiniz çok katlı mağazalara vakit ayırabilirsiniz. Montmartre Tepesi'ndeki Sacre Coure'e gitmek için en iyi vakit öğleden sonradır. Merdivenlerinde oturup, Paris'i güzel bir ışıkta izleyebilir, etraftaki sokak ressamlarından yağlı boya resim alabilirsiniz. Modern Sanat Merkezi ve çevresi mutlaka görülmelidir. Eğer modern sanata özellikle bir ilginiz yoksa, müzeye girmeyin, içeride sanat size sanattan soğutabilir. Ancak müzenin içindeki dükkana ve hemen karşısında sıralı dükkanlara mutlaka girin. Buralarda en çok seçenek ile Paris fotoğraflarına, posterlerine, kitaplarına ve hediyelik eşyalarına bakabilirsiniz. Pompidou'un en güzel vakti, hava karardıktan sonradır. Cam ve çelik konstrüksiyondan oluşan yapının ışıklandırılmış hali oldukça ilginçtir. Disneyland'a tren ile 1 saatte kendiniz de gidebilirsiniz, ancak bir tam gününüzü ayırmanız gerekecektir.

Güney Yakası (Eiffel, Panthéon, St-German, Sorbonne, Quarter Latin, Notre Dame, D'orsay)

Güney yakasında bulunan şehrin sembolü Eiffel Kulesi'ne mutlaka çıkmalısınız. Eiffel'den inerken asansör kuyruğu beklemek istemeyip, merdivenle inmek iyi bir fikir gibi görünürse, hemen vazgeçin. Tecrübe edildi; sonraki 3 gün boyunca yürüyemez hale gelirsiniz. Eiffel Kulesi için pek çok insan demir yığınından ibaret yorumunu yapmış olması oldukça şaşırtıcıdır, çünkü zaten tamamının demirden yapılmış olması mühendislik açısından en önemli özelliğidir. Eiffel sizi yapı itibariyle çekmiyor olsa bile mutlaka ona bir şans tanıyın, ayaklarının altında kafanızı kaldırdığınızda göreceğiniz ihtişama kayıtsız kalmayacaksınız. Akşamları şehirde dolaşırken de mutlaka her fırsatta Eiffel yönüne bakın, ışıklandırması sürekli değişiyor ve oldukça eğlenceli. Panthéon'a Fizikçi Foucault'un kubbeden aşağı sarkıttığı sarkacını görmek için gitmelisiniz.Foucault bu deney ile dünyanın kendi çevresinde döndüğünü ispatlamış ve devinimden yararlanarak, sarkacı günün her anı saati gösterir bir düzenekte tasarlamıştır. Batıdan doğuya St-German, Sorbonne ve Quarter Latin bölgelerini mutlaka gezmelisiniz, bu bölgelerde Paris hayatını daha iyi hissedebilirsiniz. Bu üçgeni tamamladığınızda, geri dönüşünüzü Seine Nehri kıyısı boyunca batıya doğru yapın. Böylelikle Notre Dame Katedral'inin bulunduğu adayı seyredip, heybetli katedralin fotoğraflarını çekebilirsiniz. D'orsay Müzesine dar vakitte bile olsa uğramalısınız, en azından Renoir, Monet, Manet, Gaugen ve Van Gogh'dan birkaç resim görüp hızlıca çıkarsınız.


İyi eğlenceler

3 yorum:

Ozgur "Cyric" Dru dedi ki...

3.'yu nerden cektin? cahilligime ver boyle cok bilindikse falan? :) harika

son kare de harikadan ote! mukemmelden hallice, saka gibi.

oylum dedi ki...

çok teşekkürlr :) eiffel kulesinden çektim,2. kattan, daha yüksek 3.kat da var ama fotoğraf için en uygunu 2. kat. son foto da louvre müzesi onu da seine nehri üzerinde dolaşan tekneden çekmiştim. çok sevindim beğeniniz için :)

Adsız dedi ki...

Gerçekten çok iyi fotogalar çekmişsiniz. tebrikler.
Engin

Yorum Gönder

Travel Pictures